1 Ağustos 2013 Perşembe

SULTANBEYLİ BLD.HAZIRLIK MAÇINDA SON ANDA VURULDUK

AYAKTAKİLER SOLDAN SAĞA : Kaleci Engin Alman-Sefa Suha Gelen-Sercan Bulut-Fatih Sultan Semiz-Soner Keleş-Kadir Ülker
OTURANLAR SOLDAN SAĞA : Nihat Gökmen-Anıl Çekingen-Ekrem Kalın-Murat Yalçın Candan-Ercan Albayrak

Sultanbeyli Stadında gerçekleşen Sultanbeyli Belediyspor-Beykoz 1908 A.Ş. karşılaşması başladı. Sarı-Siyahlı ekip müsabakaya Kalede Engin Alman (Dk.46 Okan Öztorun)-Ercan Armağan (Dk.46 Sinan Birdal)-Soner Keleş (Dk.46 Kerem Cirik)-Sefa Gelen-Sercan-Ekrem Kalın-Anıl Çekingen (Hüseyin Özgül)-Nihat Gökmen-Kadir Ülker (Ömer Faruk)-Murat Yalçın Candan (Volkan Aksoy)-Fatih Semiz'den (Melih Kılıç) kurulu kadro ile başlarken ilerleyen dakikalarda sıklıkla oyuncu değişikliği yaşandı. Beykoz 1908 A.Ş.İlk yarıda Yeni Transferlerinden Fatih Semiz ile bulduğu mükemmel gol ile 1-0 öne geçti. Karşılaşmanın ikinci yarısının ortalarında ev sahibi takım beraberliği yakaladı. Bitime 3 dakika kala gelen Sultanbeyli Belediyespor golü maçın skorunu tayin etti.
ALP ERTUNGA / ER-HA-BEYKOZ

23 Ocak 2012 Pazartesi

ÇUBUKLUSPOR GENÇLERİ DÖRT KÖŞE!

ÇUBUKLUSPOR GENÇLERİ DÖRT KÖŞE!
STAD : A.Hisarı Spor Akademisi Stadı
ÇUBUKLUSPOR U-19 :Alihan xxx, Berkay xxx (Dk.67 Ali Enes xxx), Hakan xxx, Abdullah xxx, Tolgahan xxx, Münin xxx,Yusuf xxx (Dk.46 Güven xxxx), Vedat xxx, Göktuğ xxx, Ali Özgür xxx,Yavuz Selim xxx
YEDEKLER : Behçet-Muhammed-Nejat Uygur-Furkan-Emre Yılmaz
ANTRENÖR : Ramazan Sökmez
TUZLA ŞİFASPOR : Cem x, Turan x, Atakan x, Hüseyin xx, Okan xx,Atakan Eğilmez xx, Tuncer xx (Dk.69 Mustafa Balcı x), Veysel x, Emre Yılmaz x, Orhan x, Kuddisi x
YEDEKLER : Kenan-Mustafa Yılmaz-Abdullah-Ümit-Hüseyin Çağrı
GOLLER : Dk.19 Turan, Dk.36 Tolgahan, Dk.55 Göktuğ, Dk.76 ve 81 Güven

AMATÖRLERİMİZDEN HAFTAYA BAKIŞ

AMATÖRLEDRDE HİSAR ŞOKLU BİR HAFTA GERİDE KALDI

Beykoz İlçesi Amatör Lig temsilcileri bu hafta sonunda da dolu dolu maç programları yaşadı. Genelde favori ekiplerin galibiyetleri ile sonuçlanan müsabakalardan sürpriz sonuçlar ise alınmadı gibi bir şey.Haftanın önemli gelişmesi Anadoluhisarı İdmanyurduspor Takımının tüm branşlardaki müsabakalarının ileri tarihe ertelenmesi idi.Bilindiği gibi A.Hisarı tesisleri Marmara Üniversitesinin talebi doğrultusunda İstanbul Büyükşehir Belediyesi tarafından yıkılmış, lisanslarda yıkıntılar arasında kalmıştı. Gelelim bu haftanın değerlendirmesine ;
ORTAÇEŞMEDEN MUTLUSU YOK!
Ortaçeşmespor U-19 Takımı Kaynarcaspor karşısında sahadan 4-3 galip ayrıldı. Karşılaşmaya Kalede İsa-Turgut-Nuri-Burak-Tunca-Samet-Refik (Burhan)-Ömer-Uğur-Mehmet (Eren)-K.Rıdvan(Melih) 11’i ile başlayan Bordo-Beyazlılar ilk yarısı 3-2 biten müsabakayı 4-3 kazanmasını bildi. Ortaçeşme gençlerinde gollerde imzası olan isimler ise 2 tane Refik ile 1’er tane de K.Rıdvan ve Burhan idi.

Ortaçeşmespor U-16 Takımı ise İstanbul Çevre-Orman karşısında 3-1 galip gelerek ağabeylerine nazire yaptı! Maça Kalede İlyas-Yaşar(Alper)-Oğuz-İsmail-Eren-Kerem-Fırat (Arif)-Emre-Necati-Mehmet ve Anıl’dan (Enes) kurulu bir kadro yapısı ile çıkan genç futbolcular ilk yarıda gol kaydına muvaffak olmayınca soyunma odasına golsüz beraberlikle döndü. İkinci yarıda sahada müthiş bir futbol sergilemeye başlayan Ortaçeşmeli futbolcular Fırat-Necati-Arif üçlüsü ile bulduğu gollere rakibin sadece 1 gol ile karşılık vermesi ile karşılaşmadan 3-1 galibiyetle ayrılmış oldu.
KÜÇÜKSU YENİMAHALLESPOR’DA EMRE ÖZDEMİR ÜZÜNTÜSÜ!
Küçüksu Yenimahallespor Gençleri Yenisahra ile yaptıkları mücadeleden 1-0 öne geçmelerine karşın 2-1 mağlubiyetle ayrıldı. Müsabakaya Kalede Utku-Emre Özdemir (Dk.61 Vahit)-Arif-Harun-Emre Kaya-Enes-Burak-Murat-Emre Aygün-Anıl ve Ömer'den kurulu bir kadro ile çıkan temsilcimiz Murat'ın kaydettiği gol ile 1-0 öene geçti. Dakikalar 61'i gösterirken Küçüksu Yenimahallespor'un başarılı savunma oyuncusu Emre Özdemir ciddi bir sakatlık yaşadı. Omuzu çıkan genç futbolcu beyin sarsıntısı şüphesi ile acil olarak çağırılan ambulans ile hastaneye kaldırıldı. Bu andan sonra maçtan kopan Küçüksu Yenimahallespor oyuncuları aldıkları mağlubiyetten çok arkadaşlarının sakatlığının şokunu üzüerinden atamamıştı.
GÜMÜŞSUYUSPOR İŞİ ZOR ASOKTU!
STAT: Albayrak
HAKEMLER: Adem Binici, Sinan Ertingü, Ural Halaçoğlu
SAHA KOMİSERİ:Tevfik Yılmaz
ALBAYRAK:Serkan Demir, Tacettin, Erdi, Hasan, Adem Ören, Muzaffer, İsmail, Lütfü, Erkan, Adem Tüzer, Ersel Samet
TEKNİK DİREKTÖR: Naki Yıldız
GÜMÜŞSUYU:Muhsin Kıvanç, Yasin, Samet, Sefa, Yusuf, Semih, Fatih, Oğuzhan, Yunus Emre, Cem, Halil İbrahim
TEKNİK DİREKTÖR: Aydın Çaylı
GOLLER:Erkan, Ersel Samet / Yunus Emre
Düşme korkusunu iyice hisseden Gümüşsuyuspor Albayrak sahasındaki müsabakaya eksik bir kadro ile çıktı. Kayhan Cephe, Samet Özdemir, Ali Çağdaş, Erdal gibi as futbolcularının yer almadığı kadro güçlü rakibine 2-1 teslim oldu.Müsabaka 1-1 berabere tamamlanacak derken 90.dakikada yenen gol yeşil-beyazlıları şok etti. Uzatma bölümünde 100 yüz bir penaltılarının verilmediği iddiası ile yoğun itiraz eden Gümüşsuyuluların bu tepkisi sonuca etki etmedi. Önümüzdeki hafta sonu yapılacak maçlar son derece önemli bir hale gelirken Gümüşsuyuspor son kozlarını oynayacak.



26 Kasım 2011 Cumartesi

DÜNYADA İZ BIRAKAN TÜRKLER !

PİRİ REİS :
1465 yılında Karaman'da, Hacı Ali Mehmed'in oğlu ve Türk denizciliği ekolünün ustası olarak bilinen, Karaman'lı Kemal Reis'in yeğeni olarak dünyaya gelen Piri Reis’in asıl adı, Muhiddin’dir.
Piri Reis, Akdeniz'de yaptığı seyirler sırasında gördüğü yerleri ve başından geçenleri, daha sonradan Kitab-ı Bahriye adıyla kaleme alacağı ve dünya denizciliğinin ilk kılavuz kitabı olma özelliğini taşıyacak olan kitabının taslağı olarak yazdı.
1513 tarihli ilk dünya haritasını çizen Piri Reis, bu haritasında Atlas Okyanusu, İber Yarımadası, Afrika'nın batısı ile yeni dünya Amerika'nın doğu kıyılarını kapsayan haritayı çizdi.
1526'da, yeniden düzenlediği Kitab-ı Bahriye'yi Kanuni'ye sunan Piri Reis’in, 1528'de çizdiği, bugün elimizde bulunan Kuzey Amerika haritasının da bir parçasını oluşturduğu, ilk haritadan daha büyük ölçekli ve gelişmiş olan ikinci haritası, teknik olarak döneminin en ileri örneğidir.
İBNİ SİNA :
Büyük Türk bilginidir. Ailesi Belh'ten gelerek Buhara'ya yerleşmişti. İbni Sinâ, babası Abdullah, maliyeye ait bir görevle Afşan'dayken orada doğdu. Olağanüstü bir zekâ sahibi olduğu için daha 10 yaşındayken Kur‘an-ı Kerim'i ezberledi. 18 yaşında çağının bütün ilimlerini öğrendi. 57 yaşındayken Hemedan'da öldüğü zaman 150'den fazla eser bıraktı. Eserleri Latince’ye ve Almanca’ya çevrilmiş, tıp, kimya ve felsefe alanında Avrupa’ya ışık vermiştir. Onu Latinler “Avicenna” adıyla anarlar ve eski Yunan bilgi ve felsefesinin aktarıcısı olarak görürler.
Felsefe, matematik, astronomi, fizik, kimya, tıp ve müzik gibi bilgi ve becerinin çeşitli alanlarında seçkinleşmiş olan, İbn-i Sinâ (980-1037), matematik alanında matematiksel terimlerin tanımları; astronomi alanında ise duyarlı gözlemlerin yapılması konularıyla ilgilenmiştir.
İbni Sînâ, tıp araştırmaları yaparken bazı hastalıkların bulaşmasında göze görünmeyen birtakım yaratıkların etkisi olduğunu, yani mikropların varlığını sezmiş ve bu bilinmeyen mahluklardan eserlerinde sık sık bahsetmiştir. Mikroskobun henüz bilinmediği bir devirde böyle bir yargıya varmak çok ilginçtir.
İbn-i Sinâ, her şeyden önce bir hekimdir ve bu alandaki çalışmalarıyla tanınmıştır. Tıpla ilgili birçok eser kaleme almıştır; bunlar arasında özellikle kalp-damar sistemi ile ilgili olanlar dikkat çekmektedir. Ancak, İbn-i Sinâ dendiğinde, onun adıyla özdeşleşmiş ve Batı ülkelerinde 16. yüzyılın ve Doğu ülkelerinde ise 19. yüzyılın başlarına kadar okunmuş ve kullanılmış olan "el-Kânûn fî't-Tıb" (Tıp Kanunu) adlı eseri akla gelir.
İbn-i Sina’nın Kanûn adlı eseri XII. yüzyılda Latince’ye çevrildi ve Batı tıp aleminde bir patlama tesiri yaptı. Roma’nın Galen’i de, Er Razi’de ilimde eriştikleri tahtlarından indirildiler ve çağın Fransa’sının en meşhur tıp fakülteleri olan Montpellier ve Lauvain Üniversiteleri’nin temel kitabı Kanûn oldu. Durum XVII. yüzyılın ortalarına kadar böyle devam etti ve İbn-i Sina, 700 yıl Avrupa’nın tıp hocası oldu. Altı yüzyıl önce Paris Tıp Fakültesi’nin kütüphanesinde bulunan 9 ana kitabın en başında İbn-i Sina’nın Kanûn’u yer almıştır.
Tıpta, modem tıbbın doğuşuna kadar Doğu ve Batı’da otorite sayılmıştır.
BAŞLICA ESERLERİ :
El-Kanun fi't-Tıb ("Hekimlik Yasası"); Kitabü'l-Necat ("Kurtuluş Kitabı"); Risale fi-İlmü'l-Ahlak ("Ahlak Konusunda Kitapçık"); İşarat ve'l-Tembihat ("Belirtiler ve Uyarılar"); Kitabü'ş-Şifa ("Sağlık Kitabı").
HAREZMİ :
Harezmi 770 yılında Özbekistan'ın Karizmi kendinde dünyaya gelmiştir. Tam olarak ismi Ebu Abdullah Muhammed bin Musa El-Harezmi'dir. Kendisini matematik tarihinin en büyük bilim adımı olarak tanımlayabiliriz. Çünkü cebirin ve algoritmanın kurucusudur. El Harezmi sadece matematikle değil aynı zamanda astronomi ve coğrafyayla da ilgilenmiştir. Batı dünyasında en çok etkide bulunan bilim adamı diyebiliriz. Çalışmalarına Abbasi halifesi Mem'un tarafından Bağdat Saray Kütüphanesine getirilmesiyle başlamıştır. Daha sonra burada yabancı eserlerin tercümesini yapmak amacıyla kurulan bir tercüme akademisi olan Beyt'ül Hikme'de göreve başlar. Harezmi’nin bu kadar önemli bir bilim adamı olmasının sebebi sadece cebirin kurucusu olması değildir aynı zamanda geliştiricisi de olmasıdır. H yatındaki bir çok büyük eserini Bağdat Saray Kütüphanesinde yapmıştır.
Harezminin eserleri: Harezminin en büyük eseri cebirdir. Kendisi cebirin kurucusu ve geliştiricisidir. Bu konuda yazılan ilk ve yaygınlaştırılan kitap El Kitabü'l Muhtasar fi Hisabi'l Cebr ve'l Mukabele 'dir. Harezminin bu eseri kendisine İslam ve batı bilim dünyasında çok ün kazandırmıştır. Batı dünyası ilk kez bu kitap sayesinde cebiri kullanmış ve öğrenmiştir. Bu yapıtta ana konular birinci ve ikinci dereceden denklemlerin çözümleri, binom çarpımları, çeşitli cebir problemleri ve miras hesabıdır.
 Harezmi 70 tane bilim adamıyla çalışarak 830 yılında dünya haritası çizmiştir. Dünyanın çevresini ve hacmini hesaplama çalışmalarında da yer almıştır. Güneş saatleri, usturlaplar ve saatler üzerine yazılmış eserleri de vardır. Coğrafyanın yanı sıra astronomi biliminde de eserler bırakmıştır. Astronomik cetvellerle ilgili kitaplar yazmış ve bu eserler 12. y.y. da Latince' ye çevrilmiştir.

Türk olan Harezmi İslam bilim dünyasındaki yerini almıştır. Özellikle matematik alanında eserler bırakmış olan Harezmi’nin eserleri Batı bilim dünyasında hala kullanılmakta ve öğretilmektedir. Bu büyük İslam alimi 840 yılında vefat etmiştir.
EL BİRUNİ : ( 973 – 1051)
Yaşadığı çağa damgasını vurup " Biruni Asrı" denmesine sebep olan zekâ harikası bilgin 973 yılında Harizm'in merkezi Kâs'ta doğdu.. Küçük yaşta babasını kaybetti. Harizmşahlar tarafından korundu, sarayda matematik ve astronomi eğitimi aldı.
El-Bîrûnî’nin eserlerinin sayısı yüz seksen civarındadır. Yetmiş adet astronomi ve yirmi adet de matematik kitabı bulunmaktadır. Tıp, biyoloji, bitkiler, madenler, hayvanlar ve yararlı otlar üzerinde bir dizin oluşturmuştur. Ancak bu eserlerden sadece yirmi yedisi günümüze kadar gelebilmiştir.
Bîrûnî'nin matematikçi yönü, en çok bilinen yönüdür. Yaşadığı yüzyılın en büyük matematikçisi olan Bîrûnî, trigonometrik fonksiyonlarda yarıçapın bir birim olarak kabul edilmesini öneren ilk kişi olup sinüs ve kosinüs gibi fonksiyonlara sekant, kosekant ve kotanjant fonksiyonlarını ilave etmesidir. Bîrûnî’nin bu yönü Batı Dünyası tarafından ancak iki asır sonra keşfedilip kullanılabilmiştir. Öte yandan Bîrûnî’nin yeryüzünde yükseltisi bilinen bir noktadan ufuk alçalması açısının ölçülmesi yoluyla merdiven yayı uzunluğunu hesaplaması da geometri açısından önemli bir çalışmasıdır. Merdiven yayı uzunluğunun ilk kez Bîrûnî tarafından bu yöntemle bulunması yaygın bir kanıdır. Ancak Bîrûnî bu yöntemi başka bir bilginden aldığını belirtmiştir.
"Nihâyâtü'l-Emâkin" (Türkçe: Mekânların Sonları) adlı yapıtı, coğrafyadan, jeoloji ve jeodeziye kadar bir dizi konudaki yazılarını içerir. Sultan Mesut'a sunduğu "el-Kanunü'l-Mesudi", Bîrûnî’nin astronomi alanındaki en önemli yapıtıdır. Bilim tarihçilerine göre o, Kopernik'le başlayan çağdaş astronominin temellerini atmıştır.
Newton ve Fransız Piscard yaptıkları hesaplama sonucu ekvatoru 25.000 mil olarak bulmuşlardır. Halbuki bu ölçüyü Bîrûnî, onlardan tam 700 yıl önce Pakistan'da bulmuştu. O çağda Batılılardan ne kadar da ilerideymişiz. Dünyanın yuvarlak ve dönmekte olduğunu, yerçekimin varlığını Newton'dan asırlarca önce ortaya koydu. Henüz çağımızda sözü edilebilen karaların kuzeye doğru kayma fikrini 9.5 asır önce dile getirdi.
ALİ KUŞÇU :
15. yüzyıl Türk-İslâm âleminin en önemli astronomi ve matematik âlimlerinden olan Ali Kuşçu’nun Babası, Uluğ Bey'in kuşcu başısı (doğancıbaşı) idi. Kuşçu soyadı babasından gelmektedir. Asıl adı Ali Bin Muhammet'tir. Doğum yeri Maveraünnehir bölgesi olduğu ileri sürülmüşse de, adı geçen bölgenin hangi şehrinde ve hangi yılda doğduğu kesinlikle bilinmektedir. Ancak doğum şehri Semerkant, doğum yılının ise 15. yüzyılın ilk dörtte biri içerisinde olduğu kabul edilmektedir. 16 Aralık 1474 (h. 7 Şaban 879) tarihinde İstanbul'da ölmüş olup, mezarı Eyüp Sultan Türbesi hareminde bulunmaktadır.
Daha küçük yaşlardan itibaren matematik ve astronomi alanında devrin büyük âlimlerinden dersler almaya başladı. Ali Kuşçu, dinî bilgileri Semarkant’taki hocalardan, matematik ve astronomiyi de Bursalı Kadızade Rumi’den ve Uluğ Bey’den öğrendi. Pek genç yaşta Uluğ Bey’in kurduğu rasathanenin müdürü oldu (1421)
Ali Kuşçu’nun bilim dünyasına kazandırdığı önemli çalışmalardan birisi de Ay’ın ilk haritasını çıkarmasıdır. Bugün Ali Kuşçu’nun adı Ay’ın bir bölgesine verilmiştir. W. Barhold’un da dediği gibi Ali Kuşçu 15. yüzyılın Batlamyus’udur.
Ali Kuşçu’nun en önemli eseri Fethiye adıyla Fatih Sultan Mehmet’e sunulmuş olan Risale-i fi’l Hey’e (Astronomi Risalesi)’dir. Batı dünyasında da hayret uyandıran bu eserde çeşitli gök cisimlerinin Dünya’mıza olan mesafeleri, ekliptiğin eğimi gibi konulara yer vermektedir. Bu eser Batı dünyasınca da kullanılan bir eser olması bakımından da büyük önem arz etmektedir.
Prof. Dr. Hulusi Behçet : (Adı ile anılan Behçet Hastalığını bulan Türk)
Hulusi Behçet, 20 Şubat 1889 tarihinde İstanbul'da doğmuştur. Tıp öğrenimini 1910 senesinde tamamlamış ve 1914 Temmuzuna kadar Gülhane Dermatoloji Kliniğinde Eşref Ruşen, Talat Çamlı ve bakteriyolog Reşat Rıza hocaların yanında asistan olarak çalışmıştır. Hulusi Behçet dermatolojide bir çok konuyu ayrıntılı bir şekilde incelemiştir. 1920 yılından itibaren çeşitli dernek toplantılarında ve bazı yazılarında deri layşmanyazında (şark çıbanı) çivi belirtisi bulunduğundan bahsetmeye başlamıştır.
Ülkemizdeki arpa uyuzları konusunda çok sayıda yazı yazmıştır. Hatta yurdumuza ait parazitlerin tür ve cinslerini de saptamıştır.1 Karadeniz kıyılarında arpa çuvallarını taşıyan hamalların arpa uyuzuna yakalanmamak veya tedavi amacıyla sık sık denize girdikleri şeklindeki gözlemini sonraki yıllarda yazdığı ders kitabında belirtmiştir.
Hulusi Behçet, 21, 7 ve 3 yıl takip ettiği üç hastada ağız ve genital bölgede aftöz belirtiler, gözde de çeşitli bulgular bulunduğunu gözler ve bunun yeni bir hastalık olduğuna inanır. 1937'de bu görüşlerini "Dermatologische Wochenschrift" de yazar ve aynı yıl Paris'te Dermatoloji toplantısında sunar. Avrupalı doktorlar yeni bir hastalığın varlığına karar verirler. 1947'de Zürih Tıp Fakültesinden Prof. Mischner'in Uluslararası Cenevre Tıp Kongresinde yaptığı bir öneriyle, Dr. Behçet'in bu buluşu "Morbus Behçet" olarak adlandırılır. Böylece daha başlangıçta Behçet Sendromu, Trisymptom Behçet, Morbus Behçet adlandırmalar ortaya çıkar.
ER-HA / BEYKOZ / TARİH

22 Kasım 2011 Salı

HAYATA GÜLEBİLMEK, TEBESSÜM EDEBİLMEKTİR BEYKOZ...

BEYKOZ...İSTANBUL'UN İÇİNDE VE BİR O KADAR DA İSTANBUL'A UZAK BİR SEMT


İSTANBUL VE BEYKOZ....İSTANBUL'UN BEŞİKTAŞ'I, ŞİŞLİ'Sİ, TAKSİM MEYDANI,KADIKÖY'Ü FAZLACA BİLİNİR ANCAK BEYKOZ İLÇESİ BU KENT DIŞINDA OTURANLAR İÇİN PEK DE BİLİNİR TANIDIK BİR YER KONUMUNDA DEĞİLDİR.

ASLINA TELEVİZYON EKRENLARINDA İZLEDİKLERİ HEMEN HER DİZİDE BEYKOZ'DAN BİR ARKA PLAN GÖRÜNTÜSÜ MUTLAKA VARDIR...KALDI Kİ BUNA AİT ÖRNEKLERİ SAYMAYA BAŞLASAK BELKİ DE 100 CİVARINDA TELEVİZYON DİZİSİNE RAHATÇA ERİŞEBİLİRİZ...

YANİ BEYKOZ TANIMAYANLAR İÇİN BİR O KADAR YAKIN DA OLSA TANIYAN, BİLENLER İÇİN DE ŞİRİN KENDİ HALİNDE BİR BOĞAZİÇİ KASABASI NİTELİĞİ İLE TANIMLANIR...

ANADOLUKAVAĞI'NDA BALIK YEMEK KALEDEN BOĞAZ MANZARASINI SEYRE DALMAK, YUŞA TEPESİNDEN KEZA AYNI ŞEKİLDE EŞŞİZ BİR BOĞAZİÇİ MANZARASINI TEPELERDEN İZLEMEK VE AYNI ANDA MANEVİ ATMOSFERİNDEN FEYZ ALABİLMEK...RİVA'DA DENİZE GİREBİLMEK, POLONEZKÖY'DE MÜTHİŞ KEYİFLİ BİR HAFTA SONU GEÇİREBİLMEK, TARİHİ ÇAYIRINDA TOP KOŞTURABİLMEK DEMEK BEYKOZ...

BEYKOZ'U DAHA YAKINDAN TANIMAYA VAR MISINIZ?

ER-HA / BEYKOZ

ER-HA / BEYKOZ YAYINDA


BEYKOZ'A AİT NE VARSA ER-HA/BEYKOZ'DA OLACAK....
ER-HA / BEYKOZ BÜNYESİNDE YER ALAN DİĞER ÇALIŞMALARIMIZ ;
WWW.HABER1908.BLOGSPOT.COM
FACEBOOK-BEYKOZ AMATÖRLERİ
FACEBOOK-BEYKOZDAN SESLER